Bugün bütün yaratıcılığınızı kullanıp şakalara yeni anlamlar ve maceralar katarak, etrafınızdakileri kah güldürme kah sinirlendirme becerilerinizi son hadde çıkarma gününüz. Evet, biraz abarttım ama bugünü bu kadar abartanlar da yok değil. Akla gelmeyecek şakalarla duyanları, görenleri hayrete düşürecek şakalar bunlar.
Mesela, 1998’de fast food zinciri Burger King, USA Today gazetesine verdiği tam sayfa ilanla, ünlü “Whopper” hamburgeri yerine solak 32 milyon Amerikalı için “Solaklar için Whopper” ürününü çıkaracağını açıklamış, ardından yeni hamburger için yüz binlerce başvuru aldığını bildirmiş.
Bu ilana bir solak ve yemek yemeyi seven biri olarak hemen atlama potansiyelim gayet yüksekti. Bunun bir şaka olduğunu öğrendiklerinde başvuranların yaşadıkları hayal kırıklığını ancak ben anlayabilirim bu bağlamda=))
1 Nisan 2008 Salı
15 Mart 2008 Cumartesi
6 Mart 2008 Perşembe
Ahmet Ağaoğlu
Geçen gün Boğaz'dan bir tanker geçiyordu ve üstünde Ahmet Ağaoğlu yazıyordu, o zaman çok fazla üstünde durmayıp sadece okuyup geçmiştim, kim acaba bu diyerek. Bugün bu sorumun cevabını aldım. Kendisi Cumhuriyet döneminde Kadro Dergisi etrafında toplanan Devletçilik ilkesini savunanların karşısında liberalizmi savunan tarihçi ve hukukçudur. Fakat sahip olduğu liberalist görüş kendine has bir görüştür bu yüzden adı da Ahmet Ağaoğlu Liberalizm'i olarak anılır. Ağaoğlu'na göre Batı'da uygulanılan liberalizm politikası, onların gelişmesinde önemli bir etkendir ve bu yüzden İnönü ve çevresinin ileri sürdüğü gibi, kesinlikle kaçınılması gerekilen bir konu değildir. Ona göre Doğu'nun kalkınması ancak bireyin üstündeki baskının kalkması ve ekonominin kendi kurallarına göre işlemeye başlamasına bağlıdır. Onunla aynı görüşlere sahip diğer politikacı ve düşünürler ise Peyami Safa(Simeranya'da acaba bu düşüncelerinden mi bahsediyordu, okurken onun bu düşüncelere sahip olduğu bilmiyordum, bilseydim daha eleştirel okurdum.) ve Hüseyin Cahit.
29 Şubat 2008 Cuma
beşer şaşar
Yine Latince'den bir kelime gurubu ve bunun Türkçe karşılığı...errare humanum est "hata insanidir" demektir ama bizim dilcilerimzi bunu gayet yaratıcı bir şekilde uyarlayıp, "beşer şaşar" olarak çevirmişler. Çok yaratıcı...Biraz da Tanrı ile ilgili olan bu kelime grubunu bu kadar da orta ağzı diyebileceğim bir şekilde çevirmeyi gene de o kadar tasvip edemedim açıkçası.
25 Şubat 2008 Pazartesi
küçük parmağımıza dikkat
Latince'ye olan ilgimi sanırım daha iyi afişe edemem, ama her gün farklı şeyler öğreniyor ve bunları yazmak hoşuma gidiyor. Bugün öğrendiğim şey ise oldukça komik. Parmak Latince'de digitus, baş parmak pollex, işaret parmağı index (bu kelime bir yerden tanıdık değil mi?), orta parmak medius ya da infamis (bu kelime kötü üne sahip demek, vücüt dilinin son yıllarda oluşan bir fenomena sanmamışsınızdır umarım=)), yüzük parmağı anularius (evlilik ve yüzüğün bu parmakla ilgisi de çok eskiye dayanıyor, görüldüğü üzre) ve son olarak da en çok güldüğüm serçe parmağı minimus ya da auricularius (evet tahmin edilebilir bir anlamı var, kulak karıştırma ya da temizleme amaçlı=)). Çok ilginç gerçekten sanki başka işlevi yok bu küçük parmacığımızın da o yüzden tek görevi olan bu işle anılıyor ve ismi böyle oluyor...Çok ilginç ve bir o kadar da komik...
20 Şubat 2008 Çarşamba
ad valorem
Değer üzerinden alınan vergi demek olan latince sözüktür ve en iyi örneği katma değer vergisidir. Bu usul 1929 yılına kadar yeni Türk devleti tarafından da kullanılmış, Lozan Anlaşması'nda alınan kararla 1929 yılında son verilmiştir.
19 Şubat 2008 Salı
çok olduuu...
çok oldu yazmayalı ama tatil boyunca kitap okudum, televizyon seyrettim ve bol bol uyudum. çok iyi geldi deşarj oldum. yeni bir döneme dinlenmiş olarak başlamak gibisi yok. bakalım bu döenm sizlerle neler paylaşacağım...bilinmez...çok da sorgulamayalım...nasıl olsa kısa süre sonra göreceğiz...
12 Ocak 2008 Cumartesi
ARKA-TAŞ
Eski Türklerde askerler savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa vererek ok atarlarmış. Atalarımız genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir taş veya kaya olurmuş. Yıllar sonra sırt dayanan taşın ismi ARKA-TAŞ dan ARKADAŞ şeklinde dilimize yerleşmiş ve bugün bile güvenebileceğimiz, bizi arkadan vurmayacak olan, samimiyetine güvendiğimiz kişilere verdiğimiz isimdir.
9 Ocak 2008 Çarşamba
Dent de lion
Aslandişi / Yabani acımarul / Karahindiba /
Taraxacum officinalis / Dent de lion / Dandelion
Nisan ve Mayısta tüm tarla kıyılarında, çayırlarda ve çimenlerde çiçeklenir. Her yıl bu çiçek halısını büyük bir zevkle izleriz. Bu tür, sarı çiçekli, çok yıllık, süt taşıyan küçük bitkilerdir. Yapraklar rozet halinde tabanda toplanmış olup, kenarları derin loblu ve dişlidir.Rozet yaprakları bazı kentlerimizde ilkbaharda sebze olarak satılmaktadır.Bitki çok ıslak yerleri sevmez. Yapraklar çiğnenmeden önce, kökler, ilkbaharda veya sonbaharda, çiçek sapları ise, çiçeklenme sırasında toplanır. Bitkinin tümü şifalıdır. Her ilkbaharda bitkinin tümü toplanarak ve haşlanmış patates ve haşlanmış yumurta ile karıştırılarak güzel bir yemek hazırlanabilir.
Taraxacum officinalis / Dent de lion / Dandelion
Nisan ve Mayısta tüm tarla kıyılarında, çayırlarda ve çimenlerde çiçeklenir. Her yıl bu çiçek halısını büyük bir zevkle izleriz. Bu tür, sarı çiçekli, çok yıllık, süt taşıyan küçük bitkilerdir. Yapraklar rozet halinde tabanda toplanmış olup, kenarları derin loblu ve dişlidir.Rozet yaprakları bazı kentlerimizde ilkbaharda sebze olarak satılmaktadır.Bitki çok ıslak yerleri sevmez. Yapraklar çiğnenmeden önce, kökler, ilkbaharda veya sonbaharda, çiçek sapları ise, çiçeklenme sırasında toplanır. Bitkinin tümü şifalıdır. Her ilkbaharda bitkinin tümü toplanarak ve haşlanmış patates ve haşlanmış yumurta ile karıştırılarak güzel bir yemek hazırlanabilir.
ilahi facebook!
Herkesi fazlasıyla sarmış, sarmalamış olan bu sitede son zamanlarda dolaşan bir kaç anket var. Bunlardan biri de "Who Were You In a Past Life"...İsmini duyunca meraklanıp anketi doldurdum ve sonuca bakın... Ben dehşete düştüm açıkçası. Çünkü "elektoallah" olan Nikola Tesla çıktım bundan önceki hayatımda... Delilik ve dahilik kavramlarının bu kişide aynı anda bulunuyor olması kendimi de sorgulayıp "aman Tanrım yoksa!" dememe sebep oldu, çünkü işin ilginç tarafı, bundan iki gün önce de yine sevgili facebook üzerinden yaptığım "How will you die?" anketinde de, ölümsüz çıktım(!?). Sonuca göre ölümsüzlüğü bıraktığım eserlerle yakalayacağım ve bu dünyadan ölümsüz olarak gideceğim. İşte sonuç:"Being the mad scientist that you are, you probably will either discover the fountain of youth or some magic drug to live forever. Well... congrats. I guess the question "how will you die?" doesn't apply to you."
İlahi facebook!=))Bak beni nasılda şaşkınlıkla şüpheye düşürdün! Bunlar ölesine bir anlamı olmayan şeyler bana göre de, ya değilse!!!!
İlahi facebook!=))Bak beni nasılda şaşkınlıkla şüpheye düşürdün! Bunlar ölesine bir anlamı olmayan şeyler bana göre de, ya değilse!!!!
6 Ocak 2008 Pazar
Faber-Castell
Hepimizin de bildiği gibi bu bir boya ve kalem markası. 1761 tarihinde Almanya'da kurulan küçük bir kalem atölyesinin 18. yüzyilda avrupa çapında yaygın üne sahip bir firma haline gelmesinin hikayesidir Faber Castell'in öyküsü. 1700'lü yılların ortalarında firmayı kuran ilk kuşak 18. yüzyılda kurşun kalemin tüm Avrupa'da hb faber olarak anılmasını sağladı. Şirketi kuran Lothar Von Faber'in bir oğlu yoktu ve kızlarından birinin Alexander Von Castell adlı bir kontla evlenmesi sonucunda şirketin adı bu tarihten sonra Faber-Castell halini aldı. Firma bugün Lothar Von Faber'in 8. kusaktan torunu Kont Anton Wolfgang Von Faber Castell tarafından yönetiliyor. Faber Castell'in adı bütün resmi belgelerinde eksiksiz olarak yer alıyor. Bütün bu bilgileri öğrenmemi saylayan şey ise benim sedece Faber Castell'in ne demek olduğunu merak etmemdi. Castell sizinde kulağınıza tanıdık gelmiştir eminim, kale(castle) demek ve Faber ise Latince işçi ve marangoz anlamına geliyor.
5 Ocak 2008 Cumartesi
Al Gülüm Ver Gülüm
Quid pro quo Latince olup, direk çevirisiyle bişey karşılında bişey gibi çevirilir. Türkçe'de ise bu söze karşılık gelen birkaç söz öbeği de var, fakat bu öbeği en iyi anlatan; "al gülüm ver gülüm"dür.
Sessiz bir dünden sonra...
Dün hiç çıkmadım yatağımdan, sabahtan akşama kadar kitap okudum, açlıktan ölmeyecek kadar yemek, susuzluktan kurumayacak kadar su... Şişip patlamamak için de ihtiyaç molaları hepsi bu... Bu yüzden de dün bişi yazamadım, yazmadım daha doğrusu dünya ile tüm bağlarımı kesip, kitap okudum sadece. Dün kitap okurken Kemal Tahir'in şu dizeleriyle tanıştım:
"Esir düşmek başka şey
Teslim olmak başka
Seni sevmek başka bir şey hürriyet
Uğrunda dövüşmek başka"
"Esir düşmek başka şey
Teslim olmak başka
Seni sevmek başka bir şey hürriyet
Uğrunda dövüşmek başka"
3 Ocak 2008 Perşembe
Fil Hamdi
Bugün bir kitap okurken aklıma geldi, Aziz Nesin'in "Fil Hamdi" adlı öyküsü. Düzenin ürettiği bir sahtekar olan Fil Hamdi'nin davranışlarından bezmiş olan İçişleri Bakanlığı, Emniyet örgütüne bir genelge yayınlayarak bu sahtekarın çok çabuk yakalanarak Ankara'ya gönderilmesini emreder. Genelgede Hamdi'nin eşgali de verilir. İlçe emniyetleri de eşgale uygun kişileri yakalayıp, Ankara'ya sevkiyata başlar. Bakanlık bir süre sonra şu genelgeyi yayınlar:"Elde yeterince Fil Hamdi birikti. Tutuklamayı ve sevkiyatı durdurun."
Eeee ne denir, aşırı üretim sakıncalıdır.:)))
Eeee ne denir, aşırı üretim sakıncalıdır.:)))
2 Ocak 2008 Çarşamba
1 Ocak 2008 Salı
sincere
Sincere kelimesi Latince sine cera kelimesinden gelmekle birlikte without wax demektir. Without wax denmesinin sebebi de eskiden heykellerin yapım aşamasındaki hatalarını kapatmak için bal mumu kullanılırmış, eğer bir eser tamamiyle saf ise (100% pure; all natural) without wax ibaresi kullanılırmış ve bu eserler diğerlerinden tahmin edilebildiği gibi daha değerli olurlarmış. Bunu zaten biliyordum ama yeni öğrendiğim şey şu ki; sincere kelimesinin Yunanca karşılığı ise Anupokritos imiş. Kelimenin son kısmı iki yüzlü demek olan hypocrisy kelimesi. Bu da oyunda takılan maske demektir. Başına aldığı önek -an ise without anlamında olup kelimeyi iki yüzlü olmaksızın anlamına gelen without hypocrisy kalıbıymış. Bir kelime bu kadar şey anlatabilir...Paul "Love must be sincere." derken bu kadar uzun şeyler anlattığını düşünmemiştim, ama şimdi düşününce hiçbir kelime öylesine seçilmiş kelimeler değil, aksine aynı anda birçok şey anlatıyor. Paul gerçekten inananın maskesiz (without hypocrisy) olması ve aşkın gerçek olması ve öyleymiş gibi olmaması gerektiğini söylerken ben bunu insanlar arasındaki aşka uygularken de yapılması gerektiğini düşünmekteyim...Anlayana...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)